Bir yerden sonra insan dayanamıyor. Her yeri saran, ekranımıza fırlayıp hayatlarımıza sızan "Instagram anneleri" hakkında konuşalım mı biraz? Hani şu her gün story atan, çocuğunun uykusuzluğunu, kakasını, sabah yemeğini bile pazarlama malzemesine çevirenlerden...
Evet, kabul ediyorum. Annelik zor. Uyku yok, özgürlük az, sorumluluk büyük. Ama ne zaman bu iş, bu kadar sahneye dönüştü? Ne zaman "benim çocuğum şu markanın ek gıdasını yiyor, şu aktiviteyle gelişiyor" yarışına dönüştü?
Anne mi Influencer mı? Yoksa İkisi Birden mi?
Instagram’ın belki de bize verdiği en karışık armağan: Her yerden mantar gibi türeyen anne influencerlar. Takipçilerin duygusal damarına basan içerikler, gözyaşlı story’ler, sabah uykulu halleriyle gelen “gece hiç uyumadı” şikayetleri… Peki bu ne kadar gerçek, ne kadar stratejik?
Bunu gerçekten ama gerçekten sormak isterim: Çocuğunuz ya da anneliğiniz üzerinden para kazanmak size dokunmuyor mu? Reklamını yaptığınız her oyuncakta, her bezde, her organik kurabiyede çocuğunuzun yüzü, sesi, mahremiyeti var. Ve bunu binlerce, bazen milyonlarca kişi izliyor.
Çocuk Değil, Sanki NASA Adayı
Artık çocuk büyütmek değil, uzay mühendisi yetiştirmek gibi. Ek gıda döneminde her gün başka bir tarif, başka bir tabak tasarımı. Pankekler, chia’lı kısırlar, şekersiz muffinler, ısırık alındı mı story’ye çekilen dilimler... Yahu bi bırakın. Ekmek arasına peynir koysanız, yanında bir de meyve koysak yetmez mi?
Benim çocuğum 18 aylıktan beri Avrupa'da kreşe gidiyor. İnanın orada çocuklara verilen öğle yemeği, tam anlamıyla "insan yemeği". Sebzesi, eti, karbonhidratı dengeli; görüntüsü ve tadı da yerinde. Yani çocuk diye özel bir yiyecek türü üretmeye gerek yok. Gerçek besin, gerçek tatlarla tanışsınlar yeter.
Şikayet Üzerinden Kitle Kazanma Taktiği
Bazı Instagram annelerinin şikayet ve sitem dolu postları var ya… İşte orada tam olarak takipçi kazanma stratejisi devreye giriyor. Herkesin bam teline basan içerikler: "Çok yorgunum, gece uyumadı", "Anne olmak çok zor". Evet, zor. Ama bu samimiyetsiz şikayetler, reklam öncesi hazırlık gibi geliyor artık.
Üstelik çoğu, çocuklarını gün boyu kreşe gönderiyor. Çocuğu yalnızca sabah çıkarırken ve akşam alırken görüyor ama yine de gün boyu içerik üretiyor. Bir de bu annelerin özel hayatı da oldukça aktif. Her ay eşle baş başa tatiller, hafta sonu kız kıza kaçamaklar, çocuklarıyla geçirdikleri süre toplasan 2 saat. Ama o 2 saatin her dakikası story'de!
"Benim de Annem Var" Sponsoru Olmak
Instagram anneliği artık bir pazarlama kanalı haline geldi. Nevresim takımı çıkaran, kitap yazan, online eğitim seti hazırlayan… Annelik bir kimlik olmaktan çıktı, ticari bir etiket oldu. Her duygu sömürüsü, her göz altı torbası bir satışa hizmet ediyor gibi.
Çocuğunun yaşadığı her zorluğu –gaz sancısından, diş çıkarmaya kadar– metalaştırıp paylaşmak ne kadar etik? Bir çocuğun mahremiyetini, daha kendisi bile farkında değilken sosyal medya algoritmalarına feda etmek ne kadar vicdanlı?
Biraz Dürüstlük, Biraz Gerçeklik
Ben kimseyi aşağılamak ya da yargılamak istemem. Her annenin hikâyesi kendine özel. Ama dijital dünyada herkesin sesi yükselmişken, arada gerçekleri fısıldamak gerekiyor. Çocuğunun uyku düzeninden üç farklı marka yatak örtüsü çıkaran bir sistemi sorgulamak gerekiyor.
Influencer olmak bir meslek olabilir, ama çocuk üzerinden kuruluyorsa o kimliğin bir sınırı olmalı. Çünkü çocuklar bizim marka yüzümüz değil. Onlar bizim yoldaşımız, sorumluluğumuz, geleceğimiz.
Sonuç: Anne Ol, Fenomen Değil
Her çocuk annesinin gerçek halini görmek ister. Filtrelenmemiş, mükemmelleştirilmemiş, doğal…
O yüzden, bazen kamerayı kapatıp, hikâye yazmayı bırakıp sadece o anın içinde kalmak gerek. Çünkü çocuğunuzun en çok ihtiyaç duyduğu şey; içerik değil, sizin gerçekliğiniz.
Annelik bir yarış değil, vitrin hiç değil. Annelik bir bağdır. Ve o bağ, ancak ekranın değil, kalbin ön planda olduğu bir dünyada güçlenir.
0 Comments