Giriş: Sözün Bıraktığı İz
Hayatta bazı sözler vardır ya, duyduğun an içinize işler. Hani kalabalığın ortasında bir cümle duyar ve birden duraksarsınız. İşte Mahmud Abdülbâki’nin meşhur sözü öyle bir şeydir:
“Bâkî kalan bu kubbede hoş bir sadâ imiş.”
Yani dostum, fani olan bu dünyada aslında geriye kalan şey sözümüzdür, yankımızdır.
Bugün sana anlatmak istediğim şey tam da bu: sözün gücü. Ama öylesine “tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır” kıvamında değil. Daha derin, daha sarsıcı bir hakikatten söz ediyorum. Çünkü söz sadece insanın kulağında değil, evrenin kendisinde de iz bırakıyor.
Kulağa abartı gibi gelebilir, değil mi? Ama hem kuantum fiziği hem de kelam ilmi bu hakikati, iki farklı dille, iki farklı çağda söylüyor:
- Kuantum fiziği diyor ki: Evren enerji ve titreşimden ibarettir.
- Kelam ilmi diyor ki: Allah “Ol” dedi ve oldu.
Bak, ikisi de sözün yaratıcı olduğuna işaret ediyor.
O yüzden bugün sana bir davetim var:
Mucizeni başlat. Hayatını değiştir. Matristen çık.
Ve gel birlikte bakalım: sözün bilimle ve inançla birleştiği yerde bizi hangi sırlar bekliyor?
Kuantum Dünyasının Çılgın Gerçekleri
Kabul edelim, kuantum fiziği biraz kafaları karıştırıyor. Hepimizin okulda gördüğü klasik fizik Newton’un elma ağacından düşen meyvesiyle başlıyordu. Ama kuantum dünyası öyle değil; burada işler “delilik” gibi görünüyor.
- Bir parçacık aynı anda hem dalga hem parçacık olabiliyor.
- Sadece gözlemlediğin için deneyin sonucu değişebiliyor. (Evet, bakmak bile fark ettiriyor!)
- İki parçacık kilometrelerce uzakta olsa bile birbirine “bağlı” kalabiliyor.
Şimdi dur ve düşün: Bu aslında bize ne anlatıyor?
Gördüğümüz dünya sadece görünen değil. Biz de gözlemimizle, niyetimizle, hatta sözümüzle bu dünyaya etki ediyoruz.
Yani sen “Ben yapamam” dediğinde bu sadece bir cümle olmuyor; evrende bir titreşim, bir enerji dalgası olarak kayda geçiyor. Ve işin kötüsü, çoğu zaman da o söz gerçekleşiyor.
Kelam İlmi: Yüzyıllar Öncesinden Gelen Hakikat
Kuantum fiziği modern çağın dili. Ama aynı hakikat asırlar önce kelam alimlerinin kaleminden dökülmüştü.
Kelam ilmi, İslam düşüncesinde inancı akılla temellendirmeye çalışır. Ve onun kalbindeki en güçlü mesaj şudur:
Allah “Ol” dedi ve oldu.
Evren bir emirle, bir sözle var oldu.
Düşünsene, yaratılışın başlangıcı bile söz ile. O zaman bizim küçük gördüğümüz kelimelerin evrende bir yankısı olmaması mümkün mü?
Sözün Frekansı: Neden Bu Kadar Etkili?
Burada biraz bilime dönelim. Ses dediğimiz şey aslında frekanstır. Her kelime, havada titreşimler oluşturur.
Ama işin büyüsü burada bitmiyor:
- Japon araştırmacı Masaru Emoto’nun su deneylerini duymuşsundur. Pozitif sözler söylenen su kristalleri muhteşem şekiller oluşturuyor, negatif sözler ise bozuk ve çirkin görünüyor.
- Bedenimizin %70’i sudan oluştuğuna göre, sözlerin bizi nasıl etkilediğini tahmin etmek zor değil.
- Beynimiz de sözlere tepki veriyor. “Seviliyorum” dediğinde serotonin artıyor, “Değersizim” dediğinde kortizol fırlıyor.
Yani bilim de diyor ki: söz, ilaçtır ya da zehir. Kullanışına bağlı.
Matristen Çıkmak Ne Demek?
Matrix filmi hepimizin zihnine kazındı. Ama mesele filmden ibaret değil. Gerçek hayatta da bir matrix var:
- Sosyal medyanın bize dayattığı sahte hayatlar,
- Tüketim kültürünün “ancak alırsan değerlisin” mesajı,
- Başarıyı sadece maaş bordrosuyla ölçen sistem,
- “Kendin ol” demeden önce “bize benze” diyen kalabalıklar.
İşte matristen çıkmak, bu illüzyonların dışına adım atmaktır.
Ve bunu başlatan şey, kullandığın sözlerdir.
Çünkü sen kendine her gün “Ben sıkıştım, çıkamam” dersen matrix seni yutar.
Ama “Ben özgürüm, kendi yolumu bulurum” dersen işte orada ilk çatlak açılır.
Günlük Hayatta Uygulamalar
Peki sözün gücünü bilmek güzel, ama nasıl kullanacağız? İşte sana birkaç pratik yol:
1. Dua ve Niyet
Dua sadece dille yapılan bir istek değil, bilinçli bir niyettir. Kuantum açısından bakarsak, sen evrene bir titreşim gönderiyorsun.
2. Olumlamalar
Kendine sık sık “Ben yapabilirim, ben değerliyim” demek basit görünür. Ama beynin bu sözleri kaydeder, hormonlarını buna göre düzenler, hayatını gerçekten değiştirir.
3. Susmanın Gücü
Bazen en güçlü söz susmaktır. Kelam alimleri de, psikiyatrist Yalom da bunu söyler: Sakın paylaşmak istemediğini herkese anlatma. Sessizlik, koruyucu bir kalkandır.
Dijital Çağda Sözün Bedeli
Artık söz sadece ağızdan çıkmıyor, ekranlardan da taşınıyor. Bir tweet, bir yorum, bir video… hepsi dünyanın öbür ucuna gidiyor.
Ama burada büyük bir risk var: düşünmeden söylenen sözün kalıcılığı.
Gerçek hayatta geri alınabilecek şey, dijitalde kalıcı oluyor.
Yani evet, söz evrende titreşim bırakıyor; ama internette de iz bırakıyor. O yüzden sözün değerini bilmek, bugünün en önemli becerilerinden biri.
Yaşla Gelen Sessizlik
Yaş aldıkça insan fark ediyor: çok konuşmak değil, doğru konuşmak önemli. Sessizlik artık bir eksiklik değil, bilgelik oluyor.
İşte 94 yaşındaki Yalom’un öğüdü de buydu: “Arkadaşına bile düşmanına söylemeyeceğin şeyi söyleme.” Çünkü ilişkiler değişir, hayat döner, ama söz kalır.
Sonuç: Bâkî Kalan Hoş Sadâ
Dostum, senin sözlerin boş değil. Her cümle bir enerji, bir iz, bir yankı.
Kuantum fiziğiyle baktığında bu bilimsel bir gerçek. Kelam ilmiyle baktığında bu ilahi bir sır. Günlük hayatla baktığında ise çok basit: sözün kaderindir.
O yüzden gel, bugünden itibaren:
- Mucizeni başlat.
- Hayatını değiştir.
- Matristen çık.
Çünkü senin de bu kubbede bırakacağın hoş bir sadâ var. Ve belki de bütün mesele, o sadâyı nasıl bir titreşimle yankılattığında gizli.
0 Yorumlar